Akşemseddîn hazretleri sohbetlerinde ve vâzlarında buyururdu ki:
"Her işe Besmele ile başla.
Temiz ol, dâim iyiliği âdet edin.
Tembel olma, namaza önem ver.
Nîmete şükr, belâya sabr et.
Dünyânın mutluluğuna mağrûr olma.
Kimseye kızma, eziyet ve cefâ etme.
Ömrün uzun olsun istersen, kimsenin nîmetine hased etme.
Kimseyi kötüleyip, atıp tutma.
Senden üstün kimsenin önünden yürüme.
Dişin ile tırnağını kesme.
Ayakta pantolon giymekten sakın.
Misvâkı başkasıyla berâber kullanmak uygun olmaz.
Çok uyumak kazancın azalmasına sebeb olur.
Akıllı isen yalnız yolculuğa çıkma.
Gece uyanık ol, seher vakti tilâvet kıl, Kur'ân-ı kerîm oku.
Dâimâ Allahü teâlâyı zikret.
Kendini başkalarına medhetme.
Nâmahreme bakma, harama bakmak gaflet verir.
Kimsenin kalbini kırıp, virân eyleme.
Düşen şeyi alıp temizleyerek yersen, fakirlikten kurtulursun.
Edebli, mütevâzî ve cömerd ol.
Tırnağınla dişini kurcalama.
Elbiseni, üzerinde dikmekten sakın.
Cünüp kimse ile yemek yemek gam verir.
Yalnız bir evde yatmaktan sakın.
Çıplak yatmak fakirliğe sebeb olur."
"Velî, insanlardan gelen sıkıntılara katlanıp, tahammül eden kimsedir. Sıkıntıları göğüsler, belâlar yüzünden şikâyetçi olmaz ve adâvet beslemez, düşmanlık tavrı takınmaz. O, toprak gibidir. Toprağa her türlü kötü şey atılır. Fakat topraktan hep güzel şeyler biter.Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
"O insanlar sandılar mı ki, (sâdece) îmân ettik demeleriyle bırakılacaklar da imtihâna çekilmeyecekler." (Ankebût sûresi:2)
Îmân, taklîd ile, babadan ve dededen görerek, sırf îmân ettim demekle olmaz. Böyle taklid ile inanan kimseler, imtihân olunması bakımından belâ ve musîbetlere düçâr olmazlar. Belâ ve musîbetler, Allah dostlarının muhabbet ve sevgisini artırır. Nitekim altın için ateş ne kadar kızgın olursa, altını o derece saf ve hâlis yapar. Bu sebeble kişi mânevî mertebesinin yüksekliğine göre büyük veya küçük belâ ve musîbetlere uğrar. Nitekim Resûlullah efendimiz bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki:
"Kişi, dînindeki sebâtına göre belâya (imtihâna) mübtelâ olur. Âfiyet, kıymetini bilmeyen kimse için derd gibidir. Belâ, kadrini bilen için devâ gibidir." Belânın, insanın Rabbine dönmesini sağlayan sıkıntıların kadrini bilen, Hakkı gerçekden sevenlerdendir. Taklid ile sevenler değillerdir. Çünkü taklid ile sevmek, belanın, imtihânın faydasını giderir. Sevilenin hareketi, gerçek muhabbeti bozmaz. Nitekim Mûsâ aleyhisselâm, Fir'avn'ın sarayında Âsiye Hâtun tarafından büyütülürken, Âsiye Hâtun onu gerçekten seviyordu. Fir'avn ise, Âsiye Hâtunu taklid ederek seviyordu. Âsiye Hâtun gerçekten sevdiği için, onun hareketlerinden incinmiyordu. Mûsâ aleyhisselâm Fir'avn'ın sakalını tutup çekince, Fir'avn'ın sevgisi gerçek sevgi olmadığı için, hemen rahatsız oldu."
"Kişinin kadrinin ve kıymetinin varlığı, mihnetlere, belâ ve musîbetlere sıkıntılara sabretmesiyle ortaya çıkar. Bu mihnet, dünyâlığın olmaması veya eksilmesi, elden çıkması ile olur. Sabredenlerin, sabırdaki sebatları sebebiyle iyilikleri; yâni sabır, tevekkül, kanâat ve hilm, yumuşaklık gibi güzel hasletleri artar. Böylece olgunlaşan insanın kalb aynasındaki kirler, cevherin hâlis hâle getirilmesi gibi temizlenir. Belâ günlerinde, belâ geldiğinde Eyyûb aleyhisselâmın kulluğu iyi bir kulluktur."
Kulluk beş kısımdır:
Birincisi ten kulluğudur. Bu, Allahü teâlânın emirlerine uyup, yasak ettiği şeylerden sakınmaktır.
İkincisi; nefs kulluğudur. Bu kulluk, nefsi terbiye etmek, ıslâh etmek, mücâhede ve nefsin istemediği şeyleri yapmak, riyâzet çekip nefsin istediği şeyleri yapmamaktır. Üçüncüsü; Gönül kulluğudur. Bu ise, dünyâdan ve dünyâda bulunan şeylerden yüz çevirip, âhirete yönelmektir. Âhirete yarar iş yapmaktır.
Dördüncüsü; sır kulluğudur. Bu, her şeyi bırakıp, tamâmen Allahü teâlâya dönüp, O'nun rızâsını kazanmaktır.
Beşincisi; can kulluğu. Bu kulluk, müşâhedeye ermek için kendini Allah yoluna vermekle olur..."
"Mânevî huzûra ermek ve bu yolda ilerlemek için dört şey lâzımdır.
1. Az yemek,
2. Az uyumak,
3. Halka az karışmak,
4. Allahü teâlâyı çok zikretmek."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder