1 Temmuz 2007

İyilik Yap Denize At




Almanya-Yugoslavya sınırındaki Meinfurg şehrinde, o gün olağanüstü bir şeyler yaşanıyordu.
Sadece tank sesleri ve askerlerin ayak sesleri duyuluyordu.
Kaçışan ağlaşan insanlar vardı.
Hitler'in askerleri tek tek evleri basıyor, içinde Yahudi yaşayan evleri ateşe verip çoluk cocuk hepsini askerî araçlara bindirip toplama kamplarına gönderiyorlardı.
O güzel, yemyeşil sınır şehri artık griye dönüşmüştü.
Şehrin biraz dışlarında yaşayan Abraham Wirtsovzt, 12 yaşındaki oğlu Mişon ile, 4 yaşındaki Amy'yi giydirdi, yanlarına biraz yiyecek ve giyecek verdi ve yanaklarından öptü. "Sürekli geceleri Güneydoğu'ya yürüyün. Kimseye Yahudi olduğunuzu söylemeyin ve konuşmayın, hep saklanın... Savaş bitince gelip sizi alacağım" dedi.
Çocuklar o gecenin kör karanlığında yürümeye başladılar. Abraham göz yaşlarını sildi: "Tanrım onları koru" dedi.
Bir süre sonra evi askerler basmış, Abraham ve eşi kurşuna dizilmişti.
Mişon ve Amy 3 gün boyunca yürüdüler. Nereye gittiklerini bilmiyorlardı. Amy artık bu yürüyüşten sıkılmıştı. Yiyecekleri kalmamıştı ve ayakları yara içindeydi. Mişon da yorulmuştu. İkisi de yorgunluktan baygın düştüler.
Sabah oradan geçen yaşlı bir köylü, üstü başı yırtık, çamur içinde kalmış iki çocuk buldu. Alıp onları eve getirdi. Çocuklar bir süre sonra iyileşti. Fakat, ısrarla konuşmuyorlardı.
Kimdiler, nereden geliyorlardı! Yaşlı köylü, çocukların küçük çantalarına baktığında orada çokça para, ailece çekilmiş bir resim ve babalarının yazdığı bir mektup vardı.
Yaşlı köylü, çocuklara korkmamaları gerektiğini söyledi. Burası küçük bir Müslüman köyüydü. Savaş sona erene kadar yanında kalabileceklerini ve sonra onları babalarına yollayacağını söyledi.
Almanlar hızla yayıldığından, bu müslüman köyündekiler de buraları terkettiler.
Yaşlı köylü çocuklarıda yanına alıp, daha Doğu'ya doğru gitti.
Sonunda savaş bitmişti, yaşlı köylü çocukların ailelerini aradı ama oradaki tüm yahudiler toplama kamplarına gönderilmiş ve çoğu da ölmüştü. Abraham ve eşine âit bir belge bulamadılar.
Sonunda yaşlı köylü, dünyanın tüm ülkelerinden gelen Yahudilerin kurduğu İsrail devletine başvurdu. Belki de çocukların aileleri oradaydı. İsrail'den gelen iki görevliye çocukları, aile resmini ve paraları teslim etti.
Bir ay sonra İsrail'den yaşlı adama bir yazı geldi. Yazıda ona teşekkür ediliyor, artık İsrail devletinin dostu olduğu, ihtiyacı olduğunda en yakın konsolosluğa başvurması isteniyordu.
Bu yazıyla yaşlı adam çok övünür, "... koca devlet bana teşekkür yazısı gönderdi ..." deyip dururdu.
Öldüğünde bu yazıyı oğlu alıp, sakladı.
Aradan 25 yıl geçmişti.
Yaşlı köylünün oğlu o gün Belgrad'daki bir hastanede doktoru dinlerken üzgündü.
Kızının âcilen beyin ameliyatı olması gerekiyordu. Bu ameliyatı başarılı bir şekilde yapan bir iki doktor vardı ve onlarda Amerika'daydı..
Ne parası yeterliydi, ne de o doktorlara ulaşabilirdi. Çâresizdi. Evini satmaya karar verdi ve tapuyu çıkarmak için dolabı açıp,
karıştırırken babasından kalan o eski belgeyi buldu.
Babasının şu sözlerini hatırladı: "İsrail Devleti bana teşekkür ediyor..."
"Acaba ...." dedi, " satsam değeri nedir?" diye düşündü.
Ertesi günü bir antikacıya gidip belgeyi gösterdi. Antikacı bu teşekkür belgesinin gerçek olup olmadığını öğrenmek için,
İsrail konsolosluğuna faks çekti.
Bir saat sonra bir görevli telefon ederek, belgenin sahibini görmek istediklerini söyledi.
Elvir, "...eyvah ! " dedi "...başıma iş mi açtım ?" diyerek konsolosluğun yolunu tuttu.
Ona bu belgeyi nereden bulduğunu ve neden satmaya çalıştığını sordular. O da herşeyi açıkladı. "Gidebilirsin" dediler, ama belgeyi ondan aldılar.
Bir hafta sonra kapısına gelen bir İsrail'li görevli Elvir'in eşi ve kızını ABD'ye götürmek için geldiğini söyledi ve devam etti...
"O belgeyi araştırdık, İsrail Devleti kurulduğunda Yahudi hayatı kurtaran kişilere verilmiş az sayıda belgeden birisi ve hâlâ geçerli... İsrail devleti olarak belgede sizin ailenize verilen sözü tutacağız. O belgede İbranice olarak, sizin babanıza teşekkür ediliyor ve ailenizden birinin başı sıkıştığında İsrail devletinin size yardım edeceği yazıyor. İsrail devleti kızınızı ameliyat ettirmeye karar verdi. Belgeyi de müzede sergilemek üzere alacağız" dedi.
Elvir ve eşi şaşkın kalakaldılar. Daha sonra hep birlikte ABD'ye gittiler.
Küçük kız beyin ameliyatını oldu ve iyileştikten sonra New York'taki İsrail konsolosluğunda bir kutlama yapıldı. Elvir ve ailesine İsrail pasaportu hediye edildi.
Bu kutlamada yıllar önce yaşlı köylü tarafından kurtarılan ve şimdi evlenip Amerika'da yaşayan Amy, eşi, iki kızı ve Mişon, eşi, iki oğlu da vardı. Amy, New York'un ünlü avukatlarından, Mişon ise bir bankanın genel müdürüydü.
Her ikisi de geçmişi anlatıp, yaşlı adama duydukları minneti anlattılar.
O gün " Yaşlı köylü, iki değil, gördüğünüz gibi kaç Yahudi'ye yaşamını armağan etti" dediler.
Göz yaşları içinde, Amy ve Mişon, Elvir ve ailesiyle zaman zaman görüşmek üzere anlaştılar, ayrıca küçük kızın tüm eğitim masraflarını da üstleneceklerine söz verdiler.
Küçük kız, şu anda New York'ta tıp eğitimi görmekte ve beş yıldır Amy ile yaşamaktadır.
Annesi ve babası, son yaşanan Kosova savaşı sırasında, Sırp zulmünden kaçabilmek için, ilk defa İsrail pasaportlarını kullanıp, ABD'ye gelmişler ve onlar da Amy'nin yakınında eve yerleştirilmişlerdir.
Bu ilginç öykü, Kosova Savaşı sırasında ABD'ye gelen bu aile ile, New York Today'in yaptığı röportajla ortaya çıkmıştır.


New York Today

(Gerçek bir hikâye)

Hiç yorum yok: